Bugün arkaik, eskil, nerdeyse kalık sözcük, durum ve duyarlıklarla yazmanın garip bir gelenek modeli oluşturduğu söylenebilir kolaylıkla. Bu, nerdeyse kendinden bir önceki modeli benimseyerek yazanlarla (yazanlarla diyorum, söyleyen kalmadı!), şiirimizin kırılma çizgilerini, çeşitli eğilim ve yönelişleri okşayıp geçen, oları kendi ‘ben’ine katarak yazan birkaç şairden de söz açılabilir. Benim şairlerim daha çok bu ikinci öbekte yer tutarlar, bana göre. Çoğu da başkalaştırılmış bir ‘ben’le söyler şiiri/şiirlerini, ‘ben’e çoğul bir anlam yükleyen ses ustalarıdır ‘ben’im şairlerim!
Doğu ve Batı arasında gidip gelen bu ülkenin, bu kendine bile düşman olmayan dostluklarla yüklü ülkenin esrik sesi kimi kez şarkılardan ‘sonnet’lere, beyitlerden dörtlüklerle değin uzanır, bu ülkenin benzersiz sesini taşıyan, ona elveren şairlere bir im olur. Alafranga ya da alaturkanın ne erdem ne de ölçü sayılabileceği bu ülkenin şairleri de yalnızdırlar, tüm dünyanın şairleri gibi. Hem bilen hem göstermeyendir şair, hem dev hem cücedir, hem konuktur hem de ağırlayan. Metin Altıok! Bu toprağın ve bu inişli çıkışlı sesin büyüttüğü, alçak gönüllü bir bilgelikle şiire hâlâ çalışan bir ustadır, kendine çırak. “Gezgin”den “Alaturka Şiirler”e uzanan çizgisiyle benim şairlerimden biridir. Kendine dönek gibi görünen, ne ki, ürpertici duyarlıklarla yüklü bir başka ‘ben’e dönüştürücü, ancak has şiir tutkunlarının tat aldığı bir Metin Altıok!
PS: Bu bir kitap tanıtma yazısı değildir. Şairin son kitabı “Alaturka Şiirler” nedeniyle yazılması düşünülen, ne ki, şairin okurlarının böyle bir yazıya gereksinimleri olmadığı için, daha doğrusu şairi okurlarının ‘yakın takibe aldıkları’nın varsayılmasıyla yazılmamış bir yazının hayaletidir. Ve gerçek bir okuru tarafından yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder