29 Nisan 2008 Salı

DENİZE DOĞRU KONUŞMA

Oktay Rifat sürekli arayışın yeniliğin, değişimin şairi kimliğini edinmiştir Türk şiirinde. Garip’le başlayan şiir serüveninden bu yana değin her yeni betiğiyle dikkatleri üzerine çekmiş, kimi zaman tartışılmış, kimi zaman da bir sessizliği beraberinde getirmiştir. Şiirimize yeni tatlar, yeni boyutlar getiren betikleriyle hep yetkinlik ardında koşmuştur.
Oktay Rifat geçen yıl yeni bir şiir kitabıyla yine dikkatleri üzerine çekti; “Denize Doğru Konuşma”. Bu betikte bir şiir anlayışının ürünlerini vermeye çalışmış şairimiz. Nedir bu şiir anlayışı? Bu anlayışın adını koymak yerine, betikteki kimi şiirlerin adlarına şöyle bir göz atmak yeterli sanırım: “Özdevinimin Sunduğu Külçeyi Akıl Yonmak İstiyordu”, “Elbirliği Eder Doğa Şiirin Oluşumunda İç Engellerdir Karşı Koyan”, “Donmuş İmgelemin Buzlarını Çözerek Kendini Kuşatmaya Çalışıyordu”, “En Aykırı Rastlantı Alışılmış İmgeden Daha Rahatlatıcı Görünüyordu.”
Şair, şiirinin hiç de tanışık olmadığı bir yönteme doğru akıtmış görünmekte şiirsel damarını. Arayışın şiirine çalışmış sanki. ‘Us’un bilerek uzak tutulduğu, içten geldiğince, gücünü rastlantıdan alan, anlıksal bir duyum, anlıksal bir büyü ve imge yüklü şiirler bunlar. Her dizede yeni bir görünümü, yeni bir duyarlığı barındıran -ama şiiri elden bırakmadan-, bir önceki dizeye bağlı görünen, içsel devinimin yönlendirdiği, anlamı kırmaya, bir söyleşiyi aşmaya çalışan, şairin bir şiirinde de dediği gibi onarmayı erekleyen şiirler:

“Onarmak onarmak ağacı vura vura gündüze hınçla sevinçle.
bir anlamı öldürür gibi taşla”
(Kitabın İçinde, s. 98)


Şair ‘us’u şiirlerinden bilerek uzak tutmuş demiştim. Ama bu görüşümü iki yerde çelmeleyen dizelere, şiirlere rastlamak da olası. Bu bir çelişkiden çok, bir eylem gibi görünüyor bana. Anlık bir düşüncenin ürünü bu dizeler. Şair yazdığını da değerlendirmeyi, şiiriyle anında iletişim kurarak gerçekleştirmiş,

“kötü yazıyorum bile bile tutkuların renginde.”
(Özdevinimi..., s. 22)


Şairin bu şiirlerinde imge en önemli öğe. ‘Dil’den, söyleyişten, betimlemeden çok imgeler yoğunluk kazanmış. Öyle ki yalnız imgeyle örülmüş şiirlere sık sık rastlanıyor:

Bir gündüz uyuyor döşekte
bir gece başında bekliyor
bir yumurta masada ince uzun
orasına düşürülmüş uykusunun
derin ve sessiz,
çalmaya çıngıraktan korkular.
(Anlam Bir Sıcaklıksa, 8, s. 51)


“Denize Doğru Konuşma”da irili ufaklı 64 şiir var. Betiğin önemli bir bölümünü “Anlam Bir Sıcaklıksa” adında, 44 bölümlü bir şiiri kapsıyor. Yalnızlığın belirginleştiği, kimi görünürden, kimi anlardan kimi de izlenimlerden oluşmuş bir şiir bu. İzleksel bir sürekliliğin dışına taşmayı erekliyor şair bu şiirinde, anlamı kırarak:

Bekliyorum çalmasını saatin
gecenin dönmesin,
az var.
Oda masaya bağlı
çaydanlık kırık.
Ötelerine sıçramak gibi kolay
geçmek sözcükten sözcüğe
avutmak zor.
(Anlam Bir Sıcaklıksa, 16, s. 59)


Oktay Rifat’ın bu betiğinde ‘us’u hiçleyen, anlıksal devinimden yana gibi görünen bu şiirlerin yanı sıra, O Rifat şiirinin geçmişte barındırdığı tatları da, söyleyiş yetkinliğini de kimi şiirlerde bulmak olası. Bu şiirlerde görülen izleksel bağlılık sanırım daha yetkin şiirlerin oluşmasını sağlamış:

Mızıka, ilkel boncuk, sokakta
düşürülmüş acı biber ya da zencefil
ruhun bölünüşü yapraklarına
bostan korkuluğu kargalar için.
(Bilmek, s. 122)


“Harç Çeken İşçiler” adlı şiirde bir yapının kuruluşuyla, yaşamla, yaşamın ‘an’larıyla, sanatsal bir yapının -şiirin- kuruluşunu görürüz. İç içedir yaşananla yaratılan. (s. 115)
“Deniz Ressamları”ndaysa yitik bir kuşak, yitik bir duyarlık duyumsanır. (s. 99)
“Denize Doğru Konuşma”nın içerdiği şiirlerden birkaçını burada anmak istiyorum, “Bir Öpüşün Dudağında Buluşmak” (s. 27), “Sokaklar” (s. 86), “At” (s. 88), “Başkaları ve O” (s. 89), “Uzak Yer” (s. 113). “Anlam Bir Sıcaklıksa”nın da kimi bölümlerini anmak gerekiyor: 1, 2, 5, 6, 16, 19, 32.
Bu arada “Denize Doğru Konuşma”nın -bence- en önemli şiirini de bu yazıya tümüyle almak gerekiyor. Her şeyin yerli yerinde olduğu, sözcük ustalığının, söyleyiş yetkinliğinin Oktay Rifat şiirindeki yerini saptamak için:

Her sahah bir sözcük oturtuyor boşalttığı yere,
sözcüklere bırakıyor yavaş yavaş yerini.
Ne güneş, ne ekmek, ne su,
yarın bir tanrı orada kof
bir anlam bulutuyla dolduracak yerini.
(Bulut, s. 13)

Yeni bir şiire doğru, ‘konuşmanın bittiği yerden’, kimi fırtınalar içeren, kimi durulmuş şiirler var “Denize Doğru Konuşma”da. Şiirimizin bu usta şairinin nasıl güç bir işe soyunduğunu görmek istiyorsanız, bu betiği okuyun derim. Oktay Rifat şiirinin bir tutkunuysanız, bu betik üzerinde düşüneceksiniz de. Özcesi, “Denize Doğru Konuşma” okunması, irdelenmesi ve tartışılması gereken bir kitap.

Hiç yorum yok: