29 Nisan 2008 Salı

'METAL AYİNLER’ VE ‘ŞARABİ HAYATLAR' ARASINDA; ŞİİR!

Metin Cengiz’in son şiir kitabı “Gençlik Çağı”nda,(1) şiirinin temel ikileminin daha da belirginleştiğini söylemek yanlış olmaz kanımca Birincisi; yaşamı estetize ederek elde edilmeye çalışılan şiir, ikincisi; estetize edilmiş yapı olan şiirden elde edilmeye çalışılan yaşamsal katkı. Modernizmin başlangıcından bugüne, birçok sanatçıda (yaratıcı sanatçıda) görülen bu iki eğilim, Pavese’yi izleyerek söylersek; Mallarme ve Withman örneklerinde kişileştirebileceğimiz bu iki eğilim, Metin Cengiz şiirinin de temelini oluşturur. Biri şiirsel yazının değiştirilmesi yolunda, görsel-işitsel hazzı ve estetize edilmiş mutlak şiiri arayarak sürdürülen çaba (tekilci), diğeriyse yaşamın değiştirilmesi yolunda, dünyasal hazların, yanı sıra eşitlikçi ve kardeşçe bir yaşamın şiirini arayarak sürdürülen çaba (çoğulcu).
Modernizm sonrası şiirin bu ilk uç eğilimi, özellikle Doğu şiirinde yan yana görülür. Yaşadıkları ülkelerin dünya üstündeki konumlarını da sorgular çünkü şairler. Onları toprağa bağlayan şeyler, gündelik hayat ve soludukları dildir. Birbirlerine tutsak bu ikizlerin varlık sorunları, birlikteliğin karşıtlığından da güç alır kimi zaman. İşte bu bağlamda Metin Cengiz şiiri sözünü ettiğimiz iki eğilime birden (zorunlu olarak) kucak açarak, yeni bir dil arayışına yönelir ya da şiiri bu çelişkinin özünde arar.
Daha önceki kitaplarında da izlenen bu dirim, bir önceki yapıtı “Şarkılar Kitabı”ndan(2) başlayarak belli bir dengeye oturur ve arayışını biraz daha yoğunlaştırarak sürdürür. Betimleme ve imgenin kol kola yürüyüşü görülür onun şiirinde. Modernizmin eleştirel gözlüğünü takındığını ve sözünü (şiir içre bir damıtmayla) sakınmadan söylemeye çalıştığını da eklemek gerekir. İçrek bir şiir değildir. Metin Cengiz’in şiiri, birilerine (çoğu kez bir topluluğa) bir şeyler söyleyen, öneren, zaman zaman da öğreten bir tonlama takınır. Son şiir kitabı “Gençlik Çağı”nda, aynı adı taşıyan ilk bölümde yer alan 46 şiirde bunun örneklerini görmek olasıdır: “Kuytu Zamanlar” (s.18), “Yazgısını Yazmak...” (s.20), “Şeytan” (s.32) “Günümüze Ağıt” (s..38) vs. “Gençlik Çağı” başlığı altında toplanan bu şiirlerde, adının imlediği şeyin tam tersi bir durumla da karşılaşırız. Gençlik çağı bitmiştir artık; ihtiyarlığın başladığı çağa doğru akmaktadır zaman. “Gövdem Toprağa Dua” (s. 25) adlı şiirle daha bir belirginleşen bu durum, gençlik çağının çoktan bittiğini göstermektedir. “Yaşadım, yaşayacağımı” diyen şair, ‘saatlerin iksir’ olduğu bir dönemi yaşar gibidir; zaman azalmaktadır ve sıkışma başlamıştır. Azraille karşılaşma anını tasarlamakla sonlandırır şiiri. Kuşkusuz, nerdeyse bir Ronssard tadı içeren bitişteki üç dize, şiirin ilk dörtlüğünde yer alan “zincire vurulmuş şarkıların filizi” dizesinin zayıflığını örtmez. Bu dize Metin Cengiz şiirinin taşıdığı temel ikilemin, denetimsiz bir anından artakalan tortuyu anımsatır ve iki eğilim içermenin riskine tipik bir örnek oluşturur. Buna karşın sözünü ettiğim şiir şairin geldiği noktayı açık biçimde ortaya koyar ve varacağı, varmak istediği noktayı da işaret eder.
Bu iki eğilime bir başka kanıt, şairin kullandığı sözlük, söz dizileri ve imgelerden oluşan ‘dil’den gelir. Şiirsel yazının değiştirilmesi yolunda, görsel-işitsel hazzı ve estetize edilmiş mutlak şiiri arayarak sürdürülen çabayı (tekilci) imleyen kimi sözcük seçimleri; şiir, imge, zaman, ayna, şarap, aşk, nergis, ruh, mürekkep, sır çocuk, kitap, gök gibi. Yaşamın değiştirilmesi yolunda, dünyasal hazların, yanı sıra eşitlikçi ve kardeşçe bir yaşamın şiirini arayarak sürdürülen çabayı (çoğulcu) imleyen kimi sözcük seçimleri, halk, bayrak, anarşist, kürt, sabotaj, ordu, zindan, sivas, isyan, menzil, asker, slogan,hapishane, faili meçhul gibi. Yaşadığı toprağa ve dile kökten bağlı şair tavrına iyi bir örnektir. Metin Cengiz; birçok çeviri çalışması bulunan şair, dünya yazınını izlemeye gayret eden, şiir kuramına yakın duran bir yazar kimliği de oluşturmuştur, verimleriyle. Ki, iki uçlu bu eğilimin bir ucunu destekleyen bu çabalarıdır. Sözün davası ile yaşamın davasına adanmışlığın izleri sürülür şiirinde.
Kişisel yaşam deneyimlerini erittiği bir söze de çalışmaktadır. Metin Cengiz. Kitabın ilk bölümünde yer alan kimi şiirler buna örnektir. Zaman zaman aşk, şarap, anne ve baba sözcüklerinin izinden giden ve sonuçta oluşan temalar, şair kişinin geçmiş ve şimdiyle hesaplaşmasını, şiirsel sözde erittiğini gösterir. İlk bölümde yer alan şiirlerin, hemen hemen tümünde, sözcükleri takılarından arındırmaya çalışarak, oları yalın halleriyle kullanmaya özen gösteren, bütünde yaratılacak etkiyi göz ardı etmeden, dizede yoğunlaşan şair, dize işçiliğine önem veren bir tavır sergiler.
Kitabın ikinci bölümünü oluşturan 24 şiir, “Meseller” başlığı altında toplanmış ve şairin yine sözünü etmeye çalıştığımız eğilimlerini belgeleyen başlıklar taşır: “Yalnızlık Meseli” (s. 61), “Yurtseverlik Meseli” (s. 63), “Oyun Meseli” (s. 66), “Umut Meseli” (s. 71) örneklerinde olduğu gibi. Meseller başlığı altında toplanan bu şiirlerin temel özelliği, şairin birebir yaşamdan ürettiği şiirler olmasının dışında, kimi bir anın, kimi bir görüntünün, kimi de bir sözün izinden giderek, o durum yorumlanarak, yani şairce bir anlama dönüştürülerek oluşturulması. Kimi bir minibüs yazısından, kimi bir şairin dizelerinden, kimi kez de ihtiyar bir bilgenin söylediklerinden yola çıkarak oluşturur şiirini. Metin Cengiz’in bu bölümde konuşma diline daha bir yakınlaştığını, parçadan daha çok bütüne önem verdiğini de söylemek gerek. Nerdeyse başlı başına bir kitap özelliğini taşıyan bu şiirler, betimleyici özelliklerinin yanı sıra hayattan süzülen imgeye de iyi bir örnek oluşturuyorlar. Gerçeklik duygusunun daha bir duyumsandığı, hayatın ve şiirin daha bir elle tutulur, ele gelir bir hal aldığı şiirler bunlar. Gerçekle imgenin uyumlu birliği de diyebiliriz bu duruma.
Metin Cengiz yeni kitabı “Gençlik Çağı”nda, yaşadığı çağın, bu toprakta yaşananların bir panoramasını sunuyor bize, şiirinin olanaklarını geliştirerek. Umuda yakın durup, umarsız gerçeği görerek ve göstererek. Şöyle demiyor muydu Pavese, çağımızdan söz ederken: “Yaşadığımızın bir akşam alacası mı, yoksa yeni bir sabah mı olduğunu bile bilemiyoruz.” “Metal Ayinler” ve “Şarabi Hayatlar” arasında sıkışıp kalan şiir gibi. Biz de öyle!


1. Gençlik Çağı, Yön Yayıncılık, 1998
2. Şarkılar Kitabı, Papirüs Yayınları, 1995

Hiç yorum yok: